Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


HOSGELDNIZ UMARIM IYI VAKIT GECIRIRSINIZ
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Türkiye'nin Dış Politikası ve Dış İlişkileri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj





Kayıt tarihi : 01/01/70

Türkiye'nin Dış Politikası ve Dış İlişkileri Empty
MesajKonu: Türkiye'nin Dış Politikası ve Dış İlişkileri   Türkiye'nin Dış Politikası ve Dış İlişkileri Icon_minitimeSalı Eyl. 09, 2008 4:54 pm

Tag: Türkiye'nin Dış Politikası ve Dış İlişkileri indir Türkiye'nin Dış Politikası ve Dış İlişkileri resimleri Türkiye'nin Dış Politikası ve Dış İlişkileri izle
Türkiye'nin Dış Politikası ve Dış İlişkileri
Osmanlı İmparatorluğu'nun 19. y.y. boyunca izlediği dış politika, genellikle büyük devletler arasındaki çıkar çatışmalarından ve dengelerden yararlanmak esasına dayanıyordu. Büyük devletlerin Osmanlı İmparatorluğu üzerinde çok sıkı kontrol etkileri vardı. Ekonomik ve mali yönden Batılıların kontrolunda olan imparatorluk, siyasi yönden de onların etkileri altında idi. Bir yabancı devletin, elçisinin Osmanlı Devlet adamlarını azarladığı, hatta Dışişleri gibi önemli bakanların atanması ve görevlerinden alınmasında söz sahibi oldukları sık sık görülen bir durumdu. Uzun bir süre İngiliz himayesinde varlığını sürdüren ve dış politikasını da buna göre ayarlayan Osmanlı Devleti, İngiltere'nin Osmanlı İmparatorluğu'nun toprak bütünlüğü politikasından ayrılması üzerine, Alman himayesine ve etkisine girdi. Alman etkisi Osmanlı Devleti'nin dış politikasını da değiştirdi. Birinci Dünya Savaşı'na da bu etkiy]e girildi. Hatta Türk Orduları'nın önemli kısmının komutası Alman subaylara bırakıldı. Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan hristiyan azınlıklar ise ayrı bir konu idi. Büyük Avrupa devletleri bu konuda Osmanlı İmparatorluğu'nun sık sık içişlerine karışıyorlardı. Azınlıkların bu sebeple Türklerden ayrıcalıklı hakları bulunuyordu.

Osmanlı Devleti, devlet ideolojisi olarak, İslamcılık, Osmanlıcılık, Türkçülük (Turancılık) gibi programları uygulamış, sonunda her üçü de etkisiz olmuştu. Yalnız Türkçülük akımı Birinci Dünya Savaşı sonunda Turancılık etkisinden kurtulabilmişti. Birinci Dünya Savaşı'na, bağımsızlık isteği ile giren İmparatorluk savaşta yenilip Mondros Ateşkesi ile teslim oldu. Padişah ve Hükümet tam anlamıyla teslimiyetçi ve özellikle İngiliz isteklerine uygun bir politika izlemeye başladılar. Ulusal olmayan bu politika ümmi ve Hanedan çıkarlarına dönüktü. Oysa İtilâf Devletleri Ocak 1919'dan itibaren Osmanlı İmparatorluğu'nu nasıl paylaşacaklarını görüşmeye başlamışlardı. Mayıs 1919'dan itibaren de paylaşma, yağmaya dönüştü. Buna karşılık Osmanlı Devlet adamları ve Padişah, her isteneni yerine getiren, kaderini İngiltere'nin eline terk eden bir politika içinde idi. Osmanlı Devleti'nin bu politikasının dışında, ülkenin kurtuluşu için başka politikalar da oluşmuştu. Amerikan mandası isteyenler ve yöresel kurtuluş çaresi arayanlar. Bunların izlediği politikanın esasını da yine Osmanlı İmparatorluğu ve Padişah kavramları oluşturuyordu.

Bu durum karşısında M. Kemal Paşa Anadolu'ya çıktığında bütün bu politikaların dışında, yeni inanç ve programa dayanan bir politikanın esaslarını ortaya koydu. M.Kemal bu politikanın esaslarını "Hakikat-ı halde, içinde bulunduğumuz tarihte, Osmanlı Devleti'nin temelleri çökmüş, ömrü tamam olmuştu... Osmanlı Devleti onun bağımsızlığı, Padişahı, Halife, hükümet, bunlar hepsi kavramı kalmamış bir takım anlamsız sözlerden ibaretti... O halde ciddi ve gerçek karar ne olabilirdi? Efendiler, bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da ulusal egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak." sözleriyle ortaya açıkça koydu. Görülüyor ki Atatürk'ün politikasının esasını tam bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak düşünce ve eylemi oluşturuyordu. Amasya Genelgesi ile ulusal bağımsızlık ve ulusal egemenlik düşünceleri açıklanmış, Erzurum, Sivas Kongreleri ile ilan edilmiş ve B.M.M.'nin açılışı ile meşru bir temelde somutlaştı. Yeni Turk Devleti tam bağımsızlık ilkesini esas alırken, Misak-ı Milli ile de sınırlarını gerçekçi bir biçimde çizdi. Ulusal sınırlar içinde tam bağımsız bir devlet kurulması için, ulusal ilkelerden ödün vermeden savaşa başlandı ve dış ilişkiler kuruldu.

1921 yılı Türkiye'nin cephelerde ve dış politikada büyük başarılar elde ettiği bir yıl oldu. I. ve II. İnönü Savaşları ve Sakarya Savaşı'nın kazanılması dış politikada çok olumlu sonuçlar verdi. Sovyetler Türkiye ile Moskova Antlaşması'nı, Fransa da Ankara Antlaşması'nı imzalayarak Türkiye'yi resmen tanıdılar. Türkiye'nin dış ilişkilerinde izlediği politika tam ulusal bağımsızlık idi. Bu politikanın esaslarını Atatürk şu sözleri ile açıklıyordu: "Biz hayat ve bağımsızlık isteyen ulusuz ve yalnız bunun için canımızı veririz." "Ulusal sınırlarımız içinde her şeyden önce kendi gücümüze dayanarak varlığımızı sürdürmek ulusun ve ülkenin gerçek mutluluğuna, kalkınmasına çalışmak... Gelişigüzel büyük hayaller peşinde ulusu uğraştırmamak, harcamamak... Uygarlık dünyasından insanca karşılık ve dostluk görmeyi beklemek..." Atatürk'ün İstiklal Savaşı'nda kurduğu bu ulusal politika bencil değildir. Bütün mazlum uluslar için idi. Atatürk'ün Erzurum Kongresi sırasındaki "Anadolu bu savunmasıyla yalnız kendi hayatına ait görevi yerine getirmiyor, belki bütün doğuya yönelik saldırılara set çekiyor..."sözleri bunu belirtmektedir.

Türkiye'nin dış ilişkileri de tam bağımsızlık, karşılıklı haklara saygı,iç işlerine karışmamak ve karıştırmamak, bu esaslar içinde komşularıyla ve bütün dünya ile iyi ilişkiler kurmak esasları ile belirlendi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Türkiye'nin Dış Politikası ve Dış İlişkileri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Siyaset ve Politika Arenası-
Buraya geçin: